Sepetim
Sepetinizde ürün bulunmuyor.
Image
Hasan Basri Kiymaz | 3/17/2024 | İddialara Cevaplar

Tılsımlar manası olmayan sayılar ve harflerden oluşur. Böyle şeyleri yazmak anlamsızdır ve doğru değil.

Tılsımların anlamlarının ve etkilerinin olduğu açıklanmaktadır.

CEVAP:


Bahsedilen tılsımlardan mada; çeşitli harflerin birleşimi veya aynı harfin birden çok defa yazılması, çeşitli sayıların birleşimi veya aynı sayının birden çok defa yazılmasıyla elde edilen tılsımlardır. Bunların hepsinin birer sırrı vardır. Ancak bunların hepsine bir ayetin veya bir esmanın veya bir duanın tılsımıdır diyenler; bu konuda yanılırlar. Çünkü tılsımların belki %10'luk bir kısmı ancak böyledir, geriye kalanı ise bir sözün tılsıma çevrilmesi değil, doğrudan harflerin veya sayıların tılsım mahiyetinde olmasıdır.


Örneğin; )۲۲۱۳۱) (ر) (ههههههه(... gibi aynı veya farklı harf ve sayıların tekrarı ve birleşmesi ile zahirde bir mana teşkil etmeyen şeylerdir. Fakat zahirde mana teşkil etmiyor diye bunlar manasız boş şeyler değillerdir. Zira eğer manasız olsa idi Kuran-ı Kerim'de hurûf-ı mukattaa )ن( "Nun" )ص( "Sad" )الر( "Elif-Lam-R" )سم( "T-Sin Mim"... gibi hafler olmazdı. Demek bunlarda, her ayette olduğu gibi bir mana, bir sır ve bir tesir var. Öyleyse her sayıda olduğu gibi, her harfte ve seste de ayrı bir tesir var.


Şimdi bunu böyle kabul etseler imamlarımızca da hiçbir sorun ortada kalmayacak. Ancak bazı hocalar bilgisizliklerinden ve bilmiyorum diyemediklerinden ama ilmi de savunmaya çalıştıklarından iyi niyet ile bu harflerin birleşimine bile kendisinden ayrı bir mana yüklemeye çalışıyorlar. Oysa bu harfler zaten esasen varlıkları ile bir mana teşkil ediyor, o manayı varlığında muhafaza ediyorlar. Dışarıdan başka bir mana vermeye çalışmak boşadır. Bu konuda bazı sözde hocalar ise kendilerini alim ve bilge göstermek maksadıyla bunların anlamlarını bildiğini ve falanca ayet, falanca dua veya falanca esmaya ait olduklarını iddia ediyorlar. Böyle olunca da her ağızdan farklı söz söyleniyor ve manalarını da tam olarak çıkaramadıklarından bu hususta bu ilmi suizan altında bırakıyorlar. Oysa tılsımların büyük çoğunluğunun harflerin tesirinin veya sayıların tesirinin kullanılarak oluşturulduğunu söyleseler bu karışıklık ortadan kalkacak. Bunu da herkesin bilmesi zaten mümkün değildir. Çünkü mananın ve sırrın alfabesi yoktur ki tahsil edilsin. Bunlar marifete dayalıdır. Eğer o yoksa keşf ve hissiyat ve tecrübeye dayalıdır. Bilmiyorum demek zor değil. Madem bunlara vakıf değiliz, o zaman vakıf olan zatların sözleri ile amel etmeliyiz. Kendimizce bir şeyler uydurmamalıyız.


Bunu en güzel Muhyiddin İbni Arabi hazretleri beyan etmiştir. Her harfin şeklen ayrı surette olduğu gibi, lafzen de ayrı suretinin olduğunu ve bunların da her birinin ayrı manalar barındırdığını, birleşimlerinin de aslından ayrı manalar oluşturduğunu açıklamıştır. Hatta:

"Ey dostum bil ki harfler de ümmetlerden bir ümmettir. Onlar da muhataptırlar ve mükelleftirler, onlar da Allah'a ibadet ederler. Bunları bizim yolumuzdan giden keşif ehli olanlar tanır." buyurmuştur. Bu sözün hakikatine delil, ilmin kapısı Hazreti Ali efendimizin sözüdür ki:

"Bütün semavi kitapların esrarı Kuran'dadır. Kuran'daki her şey Fatiha'dadır. Fatiha'daki her şey Besmele'de dir. Besmele'deki her şey 'ba'sında dır. Besmele'nin 'ba'sındaki sır ise onun altındaki noktadadır." buyurmuştur. Buna ek olarak Hızır Aleyhisselam'ın dostu Ladikli Ahmet Hüdai Hazretleri de Kuran-ı Kerim dinlediği vakit bir yanlış okumada hemen fark edermiş. Ona efendim siz okuma yazma bilmezsiniz, nasıl yanlışı fark ediyorsunuz diye sorduklarında: "Evladım kıraat esnasında her okumada ağızdan çıkan harfleri secde ederken görüyorum. Ancak bir yanlış okumada bu olmuyor. Oradan anlıyorum." dermiş. İşte keşif ehli büyük zatlar birbirlerini böyle destekliyorlar ve saf doğru bilgiyi bize ulaştırıyorlar. Havas alimleri de bu harflerden manalar çıkartmış ve bu sırlardan bazılarını izhar etmişlerdir. Örneğin:

Ra harfi talibin ve rızkın celbinde...

Kaf harfi heybette, kahretmede, galip gelmede...

He harfi tesir etmede...

Gibi bunların tesirlerinin olduğunu beyan etmişlerdir. Bu keşif ehlince de keşfinin nispetinde ilham ile anlaşılır veya hissedilir ve tecrübe ile görülür. Büyüklerimizce ise doğrudan sağlam olarak bilinir. Hakiki ilhamda da esmayı ilahilere, bu bilgiler zıt düşmezler. Çok derine inmeden örneğin; Rezzak ismi şerifi Ra ile başlıyor, Kadir, Kahhar, Kerim ismi şerifleri Kaf harfi ile başlamaktalar. Halık, Hadi ismi şerifleri he harfi ile başlamaktalar. Bu böylece devam eder ve detaylandırılır. Ancak çok uzatmaya ve detaya inmeye hem lüzum yoktur hem de burada bunları açıklamama fırsat yoktur.

Neticede tılsımlar; harflerin ve sayıların tabiat ve unsurları ile, yazılı olarak veya sözlü olarak çıkışlarında hasıl olan tesirin, bir sisteme oturtturulup onları da tevkiller ile amaca uygun kullanmakla oluşur.

Bunların da manasız olmadığını önceki sözler ile delillendirdik. Demek ki bunlar aşikar değil diye manasız da değiller. Manası olan bir şeyin kullanımını da lüzumsuz göremeyiz. O vakit tılsımların da varlığını, faydalısı iyisinin ve zararlı kötüsünün olduğunu kabul etmek gerekir. Ve ehil değilsek anlayamayacağımız bir mesele olduğunu bilmek gerekir. Bilmiyorsak bilmiyorum demeyi de küçüklük olarak görmemek gerekir. Bilen alimelere veya bu alannda keşif ehli, tecrübe ehli kimselere tabi olmak gerekir. Buradaki harflerin sırları esmalardadır. Eğer keşifte elde edilen bilgi esmalardan biri ile denk düşmez ise o zaman o keşfe itibar edilmez. Böylece hakikati bilinmese de en azından yanlışı ve doğruyu ayırt edecek bir basirete sahip olunur.